7 Haziran 2009 Pazar

Rastlantıya bak!

Daha geçen gün küçük bir kitapçıda çizgiromanları karıştırıyordum. Dar rafların arasında amerikalı bir çiftle omuz omuza geldik. Adam fransızca çizgi romanlara bakıyor ve karısına ingilizce birşeyler soruyordu. Kadın daha sonra şivesiz bir fransızcayla cep telefonuna cevap verdi.

Ben de bu çifte çaktırmadan kulak kabarttıktan sonra eşime dönüp arkalarından “aa bak New York’lu entel turistler” diye dalga geçtim. Aynı çift iki gün sonra tesadüf tekrar karşımıza çıktı. Gerçekten de entel ve New York’lu olduklarını öğrendik. Art Spiegelman ve eşi Françoise Mouly 2 haziranda Paris'te söyleşi ve imza günü için Village Voice kitapçısındaydı.

















Art Spiegelman’ı çabucak tanıtmaya çalışırsak, underground comics akımından çıkıp, Amerika’da çizgi romanı "edebiyat mertebesine terfi ettiren" çizgi romancı diyebiliriz. Pulitzer de dahil olmak üzere pek çok prestijli ödülü ve müzelerde sergilenmişliği bile var. Spiegelman deyince akla tabii ki Maus otobiyografik çizgi romanı ve 80’lerde çıkan Raw dergisi geliyor. The New Yorker dergisine yaptığı kapak ve illustrasyonları da unutmayalım.

Françoise Mouly ise, Raw dergisini kocası ile beraber çıkarmış, daha sonra da The New Yorker dergisinin editörlüğünü yapmış. Halen bu derginin sanat yönetmeni.


















Bir saat süren söyleşiden aklımda kalanları karışık salata yazıyorum. Sürç-ü lisan edersem affola:


Maus’taki kahramanları niçin hayvan olarak çizdiniz?

Maus’a ilk başladığımda Amerika farklıydı ve soykırım konusu çok konuşulmuyordu. Henüz ‘holokitsch’ türü yaygınlaşmamıştı. Artık her sene bu türde yüzlerce hikaye çıkıyor; okuma yazma bilmeyen zavallı nazi kızdan tutun da Bay Schindler’in maceralarına varıncaya kadar.
Bu büyük travmayı bayağılaştırmadan anlatmanın tek yolunu hayvanları kullanmakta buldum.


Maus'u çizerken, anlattığınız öykünün çizgi roman formatı ile uyuşmadığı oldu mu?

Çizgi roman "yatay anlatım" - yani sinemavari anlatım için çok uygun, ama "dikey anlatım"a pek elverişli değil. Mesela bir barakadan çıkıp koşan, sonra tel örgülerin üstünden diğer tarafa ekmek atıp geri kaçan bir çocuğu çok rahat anlatabiliyorsunuz. Fakat babama Maus için anılarını anlattırırken ve Auschwitz'de ne yemek veriyorlardı diye sorduğumda, bana uzun bir liste menü çıkarıyordu.. Şu saatte şunu yedik yerine genellemeler ve listeler. İşte bu tip "dikey anlatımı" aktarmakta oldukça zorlandım. Hile yapıp aralara düz yazı molaları koymamak için kendimle çok mücadele ettim.

Bir anlatım aracı olarak çizgi romana has özellikler nelerdir?

Öncelikle çizgi romanda "yazarın" üslubunu ve el yazısını çabucak tanıyabiliyorsunuz. Çizgiler yazarın el yazısı. İkincisi öykünün yapısı gözler önünde. Edebiyat fakültesi öğrencileri Faulkner’in As I Lay Dying romanının kurgusunu incelemek istediklerinde oturup diyagram çizmeleri gerekir. Çizgi romanda ise kurgu iskelet gibi çırılçıplak gözler önünde. Bu çok güzel bir şey. Bir de az ve öz anlatım. Sonuçta baloncuklara cok az kelime sığıyor, bu yüzden damıtıp en tasarruflu biçimde anlatmak zorundayız, bir nevi şiir.

Diğer yandan düz yazar arkadaşlarımı kıskanıyorum bazen. Çoğunun iş günü dört saat sürüyor. Onlar öğleden sonra paydos deyip golfe gittiklerinde ben daha işin başlangıcında oluyorum. Çizgi roman çok zaman ve emek gerektiren bir tür.

Çizgi roman’ın internet çağında geleceğini nasıl görüyorsunuz? İnternet ÇR için sadece yeni bir dağıtım kanalı mı yoksa yeni görsel anlatım potansiyeline inanıyor musunuz?

Gutenberg’in elyazmacı rahiplere yaptığını internet de basılı yayınlara yapıyor. Bu kaçınılmaz. Kağıda basılı kitap bir sanat eşyası (“art object”) haline gelecek.. Geliyor da, çok ilginç, çizgi roman son zamanlarda kitapçılarda daha çok yer tutmaya başladı. Normal kitap ve dergi satışları düşüşte fakat çizgi romanlar giderek ön raflarda boy göstermeye başladı. Çünkü estetik bir değeri var.

Çizgi roman internette hala emekleme aşamasında çünkü yazarlar hala internet üzerinden nasıl para kazanacaklarını keşfedemediler. Web sayfalarından yayın yapan genç çizgi romancılar interneti genelde ilk kitaplarini geleneksel yayınevlerinde bastırabilmek için vitrin olarak kullanıyorlar. Yayınevleri az da olsa hala para veriyor.

Yine de dijital dünyanın potansiyeline inanıyorum. Öykülerin içine ses, flash animasyon katılabilir, düz anlatım'dan sapılıp yerine bağlantılı, açılan pencereli, öyküler üretilebilir.. Bütün bunlardan sonra ortaya çıkan ürüne çizgi roman denilebilir mi bilemeyiz ama bunun bir önemi yok.

Ben internet için yaşlı kaçıyorum. Kağıda, kitaplara ve geleneksel çizgi romanın kutucuk ve balon kısıtlamalarına aşığım. Kağıt üretildiği ve basıldığı sürece geleneksel formatta devam ederim, ama beni de "Kindle"leştirirlerse hayır demem.

Hiç yorum yok: